Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Üyesi Prof. Dr. Tayyar Şaşmaz sıcak havalarda dikkat edilmesi gerekenlerle ilgili bilgilendirmelerde bulundu
Meü Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz ile son günlerde oldukça artan sıcaklıkları ve bu sıcaklıkların sağlığımıza olan etkilerini konuştu.
Dünyanın en önemli yaşam ve enerji kaynaklarından güneşin yarattığı aşırı sıcak havaların insan sağlığı üzerine birtakım zararlı etkileri olabildiğinden bahseden Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz, “Bunların başında güneşten gelen ve radyasyon içeren zararlı ışınlar var. Yaz aylarında sıcaklığın artması, insan vücudu üzerinde sıcaklığın dengelenmesi açısından sorunlar oluşturabiliyor. Çünkü insan vücudu çok dar bir sıcaklık aralığında metabolizmasını sürdürüyor. Bunu sayı ile belirtecek olursak vücut ısısının 36.1 ile 37.1. derece sıcaklık aralığında hücresel fonksiyonları normal bir şekilde sürdürüyor. Bunun dışına çıkıldığı zaman vücut zarar görebiliyor. Hele ki 39-40 dereceye çıkıldığı zaman artık vücutta sinir sisteminde ve organlarda yıkım başlıyor ve kalıcı hasarlar oluşuyor. Bununla birlikte bulaşıcı hastalıklar da artabiliyor. Yine artan sıcaklıklarla diyabet ve hipertansiyon gibi kronik hastalığı olan kişilerde olumsuz etkiler görülebiliyor.” dedi.
"10.00 ila 16.00 Saatleri Arasında, Özellikle Güneşin Dik Olduğu Saatlerde Güneşe Direkt Temas Etmekten Kaçınmamız Gerekir."
Sıcak havalarda sağlığımızı korumak için neler yapmamız gerektiği konusunda açıklamalar yapan Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz, “Öncelikle sıcak havalarda güneş ışınlarından kendimizi korumamız lazım. Yaz aylarında güneşin dik olduğu saatler, en çok güneşin zararlı ışınlarından dünyaya ulaştığı saatlerdir. 10.00 ila 16.00 saatleri arasında, özellikle güneşin dik olduğu saatlerde güneşe direkt temas etmekten kaçınmamız gerekir. Bunun dışında beslenme ve sıvı alımı konularında çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bir diğer önemli konu da giyinme ve güneş gözlüğü kullanma konusu. Çünkü organizmanın kendini soğutabilmesi ve sıcaklık dengesini oluşturabilmesi, terleme fonksiyonu ile birlikte olabilmekte. Eğer biz uygun giysiler giymezsek, vücudumuz kendi ısısını dengeleyebilmek için terleme işlevini yeterince başarılı yapamayacağı için vücut sıcaklığı artabilir ve bu artış vücudumuza, sağlığımıza zarar verebilir. Genel olarak sıcak havalarda aşırı efor ve fiziksel aktivite ile oluşan yorgunluk, vücudumuz üzerinde ciddi bir sorun oluşturabilir.” şeklinde konuştu.
"Daha Fazla Su İçmemiz ve Sıvı Tüketmemiz Lazım."
Sıcak havalarda vücudumuzdaki su kaybının önlenmesi için yapılabilecekleri de aktaran Prof. Dr. Şaşmaz, “Normalde biz yetişkin bir insanın günlük ortalama 2 litre su tüketmesini öneriyoruz. Sıcak havalarda bunun üstüne çıkmak gerekir. Çünkü vücudumuz daha fazla terleme yoluyla su tüketiyor ve bunu biz yerine koymamız gerekir. Bunun için daha fazla su içmemiz ve sıvı tüketmemiz lazım. Susuyorsak zaten içmemiz lazım ama susamayı da beklememek lazım. Suyun yanında çay ve ayran da tüketebiliriz. Şekerli, gazlı ve alkollü içecekleri önermiyoruz. Açık havada uzun süre güneşte kalmaktan kaçınmak lazım. Çünkü ne kadar güneşe ve sıcağa maruz kalırsak vücut sıcaklığımız o kadar yükselir ve daha fazla kendine su atabilmesi için daha fazla sıvı harcar. Eğer bu kaybı biz yerine koymazsak bu sefer de vücut kendini soğutamadığı için sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Yine bu sıvı kaybını önlemek için aşırı fiziksel aktiviteden ve çalışmaktan kendimizi korumamız lazım. Vücut sıvı dengesini sağlayabilmek için sıcak havalarda meyve sebze tüketimi vücut minerallerini yerine koyma açısından, hem vitamin hem de posa hem de sıvı içeriği yüksek olduğu için vücudun su dengesinin sağlanmasında çok önemli bir görev olacaktır.” ifadelerini kullandı.
"Suyla Bulaşan Hastalıklar Yaz Aylarında, Özellikle de Sıcaklığın Yoğun Olduğu Zamanlarda Çok Görülür."
Sıcak havalarda beslenme konusunda da açıklamalar yapan Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz, “Beslenmeyi, hem sıvı hem de diğer besinler olarak düşünürsek bir defa öncelikle sağlıklı içme ve kullanma suyu tüketmemiz lazım. Sağlıklı içme kullanma suları belediyelerin olduğu yerlerde şebeke sularıdır, bu sular sağlıklıdır. Çünkü hem belediyeler bunu işletmesini kontrolünü yapar hem de sağlık müdürlükleri bu suyun kontrollerini yaparlar. Sağlıklı içme suyuna erişim önemli. Kapalı şişe suları da tüketilebilir. Bunlara ulaşamazsak, elimizde su var ama kaynağını bilmiyorsak, bu suyu bireysel dezenfeksiyon yöntemiyle yani mesela kaynatıp soğutarak içebiliriz. Neden su önemli? Çünkü suyla bulaşan hastalıklar yaz aylarında, özellikle de sıcaklığın yoğun olduğu zamanlarda çok görülür. Sağlıklı içme kullanma suyu bu işin başında gelmektedir. Sonrasında ise besinlerin saklanması, taşınması, hazırlanması, pişirilmesi yani besin hijyenine önem vermek gerekir. Sıcak havalarda besinden kaynaklı hastalıklar, bulaşıcı hastalıklar çok olmaktadır. Yine burada el yıkama alışkanlığı daha da bir önem kazanıyor. Hemen şunu söyleyeyim: El yıkama alışkanlığı bütün hastalıklara karşı korunmada en etkili tutum ve davranıştır. Yaz aylarında, bulaşıcı hastalıklara karşı ve suyla bulaşan hastalıklara karşı korunmada çok önemlidir. Hayatımızın her döneminde iyi bir el yıkama alışkanlığı kazanmamız gerekir. Özellikle sıcaklığın arttığı dönemlerde hafif ve sindirimi kolay yiyecekler tüketilmesini öneriyoruz. Yemekler hafif olmalı, fazla kalorili ve yağlı olmamalıdır. Ev içinde yeşil yapraklı ve çiğ sebzelerin iyi yıkanması gerekiyor. Ev dışında olabildiğince yeşil yapraklı, iyi yıkanması ve temizlenmesi gereken sebzelerden uzak durmalıyız. Çünkü bunların ne kadar iyi yıkandığını ve temizlendiğini bilmiyoruz. Tüketeceğimiz meyveler kabuğu soyulan meyveler ise bunları kendimiz kabuğunu soyarak yememiz gerekir. Ev dışında yemek yiyecek isek güvenli noktalarda yemek yememiz gerekir.” dedi.
"Pamuklu Giysileri Tercih Etmeliyiz."
Sıcak havalarda kıyafet seçimine de değinen Prof. Dr. Şaşmaz, “Kıyafet seçimi önemli bir konu. İnsanın vücut ısısını dengeleyebilmesi terleme fonksiyonuyla mümkün. Yani biz terleyerek kendi iç sıcaklığınızı 36 ile 37 derece arasında tutuyoruz. Sağlıklı bir terleme olabilmesi için pamuklu giysiler giymemiz lazım, açık giysiler giymemiz. Giysilerimizin vücudumuza yapışmaması ve bol olması gerekir. Böylece vücudumuzun içinde hava sirkülasyonunun rahat yapılabilmesi lazım. Naylon ve polyester içeriği yüksek olan giysilerin giyilmesini önermiyoruz. Bunlar terlemeyi olumsuz yönde etkilerler. Dar giysilerin giyilmesini önermiyoruz. Kadın ve erkeklerin yaz aylarında şapka ve güneş gözlüğü takmalarını öneriyoruz. Giyindik, kuşandık, şapkamızı taktık dışarı çıktık; yine vücudumuzun açıkta kalan yerleri varsa güneş kremi sürülmesini öneriyoruz.” şeklinde konuştu.
"Yaz Aylarında Yorucu Egzersizlerden Kaçınmalıyız."
Sıcak havalarda yapılan egzersiz konusunda açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz, “Egzersiz yapmak insan sağlığı için çok gerekli bir davranış. Bunu özümseyip her insan, gerek çocukluk gerek yetişkinlik gerek yaşlılık döneminde düzenli olarak egzersiz yapmalı. Egzersiz yaparken dikkat edeceğimiz konular ise şunlar: Öncelikle 10.00 ile 16.00 saatleri arasında egzersiz yapmayalım. Mümkün mertebe, gün batımına yakın ya da gün doğumu ve hemen sonrasında egzersiz yapabiliriz. Egzersiz yapmadan önce ne tam tok ne de tam aç olmalıyız. Yorucu egzersizlerden kaçınmalıyız. Ve daha önce de belirttiğim gibi sıvı takviyesini yerine getirmeliyiz. Bol su içmeliyiz.” ifadelerini kullandı.
"Kapitalizmin Üretim Tüketim İlişkileri, Atmosferde Ozon Tabakasını Yıpratıcı Bir Özellik Yarattı."
Güneşe doğrudan maruz kalmamızın sağlığımız üzerindeki etkilerine değinen Prof. Dr. Şaşmaz, “Güneş bizim yaşam kaynağımız ama güneşten gelen zararlı ışınlar da var. Dünyada son 100 yılda sanayi çok önemli yerlere geldi. Kapitalizmin üretim tüketim ilişkileri, atmosferde ozon tabakasını yıpratıcı bir özellik yarattı. Yani güneşten daha fazla zararlı ışın geliyor yaz aylarında ve yaz aylarında da güneşin dik olduğu saatlerde çok fazla zararlı ultraviyole ışınlar geliyor. Bu ışınlar cilt kanserlerini artırıyor ve gözde kalıcı görme kusurları oluşturabiliyor. Bunu dikkate alarak güneşin dik olduğu saatlerde olabildiğince güneşe çıkmayacağız. Eğer çıkmamız gerekiyorsa şapkamızı ve güneş gözlüğümüzü takarak çıkacağız. Yine rahat ferah elbiseler giyecek, açıkta kalan vücut bölgelerine güneş kremi süreceğiz. Güneş kremini güneşe çıkmadan 2 saat önce sürmemiz gerekiyor. Güneş kremlerinin koruyuculuk süresi 2 saat.” dedi.
"Seyahat Öncesinde Yorgun Olmamamız ve İyi Dinlenmemiz Gerekiyor."
Sıcak havalarda yapılan seyahatlerin sağlığımız üzerindeki etkileri hakkında da açıklamalar yapan Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz, “Uzun yolculuklarda sıcak havalardan olabildiğince kaçınmak lazım. Yani seyahat kaçınılmaz ise seyahat öncesinde yorgun olmamamız ve iyi dinlenmemiz gerekiyor. Tıka basa yemek yiyip yola çıkmayacağız. Uzun süre araç kullanmamalı ve sık aralıklarla mola vermeliyiz. Güneşin dik olduğu saatlerde mümkün mertebe yolculuk yapmamalıyız. Bu durum kaza riskini artırabilir. Çünkü hem sıcak havanın insan üzerinde yarattığı bir sedatif etki hem de yemek yedikten sonra sindirim faaliyeti, kan şekerinin yükselmesi ve düşmesine bağlı sorunlar yaşayabiliriz. Yol boyunca sıvı tüketip, meyve yiyebiliriz. Benim aracım klimalı, klimasını yakarım, basar gaza giderim; bu sağlıklı olmayabilir, kaza riskini de artırabilir.” şeklinde konuştu.
"Çocuklar Yaz Aylarında Rahat Elbiseler Giymeli ve Açıkta Kalan Vücut Bölgelerini Önerilen Güneş Kremlerinden Sürmeleri Gerekir."
Çocukların sıcak havalarda sağlıklarını koruyabilmeleri için neler yapmaları gerektiği konusuna da değinen Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz, “Çocuklar, büyüklerin önerdiği tutum davranışlar çerçevesinde hareket etmelidir. Onların deneyimleri azdır. Özellikle 10.00 ile 16.00 saatleri direkt güneş ışığına maruz kalmamalıdırlar. Havuza ve denize de bu saatlerde girmemeleri gerekir. Rahat elbise giymeli ve açıkta kalan vücut bölgelerini önerilen güneş kremlerinden sürmeliler. Onlara yetişkinler için önerilen güneş kremleri uygun olmayabilir. Şapka takmaları, gölgelik ve serin yerlerde bulunmaları, sıvı ve meyve tüketmeleri; daha önce de belirttiğim gibi çocuklar için de geçerli. Şekerli ve gazlı içeceklerden uzak durmaları gerekiyor.” dedi.
"Yaşlıların Sıcağa Karşı Olan Toleransları ve Vücudun Kendi Sıcaklığını Ayarlayan Mekanizmaları Zayıftır."
Yaşlıların sıcaktan korunmak adına neler yapmaları gerektiği konusunda da açıklamalar yapan Prof. Dr. Şaşmaz, “Yaşlı insanların yaşlılıklarından dolayı, artık sıcağa karşı olan toleransları ve veya vücudun kendi sıcaklığını ayarlayan mekanizmaları zayıftır. Bir insan yaşlandıkça beyin merkezindeki uyum adaptasyonu yani o sıcağı ayarlama dengeleme fonksiyonu zayıflamaktadır. Yine yaşlı insanlarda hipertansiyon, diyabet, osteoporoz ya da başka kronik hastalıklar ve solunum sitemi hastalıkları olabilmektedir. Bunlar yaşlı insanların sıcağa karşı olan toleransını düşürmekte ve uyumunu zorlaştırmaktadır. Yine genel ilkeler çerçevesinde giyimlerine dikkat etmeleri, aynı saatler aralığında dışarı çıkmamaları, şapka ve gözlük kullanmaları gerekir. Olabildiğince havalandırması iyi, serin ve gölgelik yerlerde zaman geçirmelidirler. Yine sıvı tüketimine çok özen göstermeleri ve yanlarında içmek üzere su bulundurmaları gerekir. Bolca meyve sebze tüketmeli ve hafif yemekler yemelidirler. Diğer zamanlarda olduğu gibi ilaç tüketimine de dikkat etmeleri gerekir.” ifadelerini kullandı.
"Sıcak Çarpması Vücutta Yıkıcı Etki Yaratmakta ve Vücut Kendi Sıcaklığını Düşürememektedir."
Çok sıcak zamanlarda yaşanabilen güneş çarpması hakkında da bir uzman olarak görüşlerini belirten Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz, “Güneş ya da sıcak çarpmasından önce sıcak bitkinliğinden bahsetmek isterim. Çünkü ikisi farklı farklı şeyler. Kısa bir süre güneşe ya da sıcağa maruz kalan insanlar su ve elektrolit tuz kaybı yaşayabilirler. Vücutta eğer bunlar yerine konulmazsa, bir bitkinlik bir halsizlik bir yorgunluk hissi oluşabilir. Biz buna ‘sıcak bitkinliği’ diyoruz. Bu durumda kişinin bilinci açıktır fakat kendini bitkin hisseder. Bu durumda kişi hemen serin gölgelik bir yere geçmeli, hemen sıvı almalı, hatta ayağını kaldırarak bir yerde uzanmalı ve sıvı takviyesi almalıdır. Eğer vücut sıcaklığının yüksek olduğunu düşünüyorsa, giysilerini gevşetip, ıslak bir bezle göğsüne bacaklarına soğuk pansuman yapmalıdır. Ama burada en önemli konu, kişinin serin gölgelik bir yere geçmesidir. Kişi eğer uzun süre güneşe ya da sıcağa maruz kalmışsa, yaşadığı su ve elektrolit tuz kaybının yanı sıra kendi vücut fonksiyonlarını yapamaz hale gelebilir. Biz buna güneş ya da ‘sıcak çarpması’ diyoruz. Sıcak çarpması daha çok yaşlı kişilerde ve insanın beyin sapında bulunan merkezin görevini yapamadığı kişilerde yaşanır. Böyle bir durumda vücut aşırı ısınmakta ve vücut sıcaklığı 39-40 derecelere çıkmaktadır. Böylece bu durum vücutta yıkıcı etki yaratmakta ve vücut kendi sıcaklığını düşürememektedir. Buna bağlı olarak kişide vücut sıcaklığı artar, dokularda sinir sisteminde ve organlarda hasar oluşmaya başlar. Bilincin bulanıklaşması ve komaya kadar, hatta ölüme kadar gidebilir. Kişi bu acil durumda tedavi edilse bile kalıcı hasarlar oluşabilir. Bu durumda kişi hemen serin gölgelik bir yere çekilerek soğuk pansuman yapılmalı, bilinci açıksa su verilmeli ve zaman kaybetmeden 112 aranmalıdır.” dedi.
"İl Sağlık Müdürlüklerinin Web Sayfasında Yer Alan Mavi Bayraklı Plajları Tercih Etmeliyiz."
Son olarak sıcak havalarda havuz, deniz veya göl gibi su kaynaklarından faydalanırken nelere dikkat etmemiz gerektiği konularına da değinen Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz, “Doğal olarak sıcak havalar hepimizin suya girmek istediğimiz havalardır. Öncelikle serinlemek amacıyla gireceğimiz suyun güvenli olması gerekiyor. Ve güneşin dik olduğu saatlerde suya girmemeliyiz. Bu durum sadece sıcak çarpması açısından değil, bulaşıcı hastalıklar açısından da önemlidir. Denizlerimiz biliyorsunuz pek çok yerde kirletiliyor. Onun için İl Sağlık Müdürlüklerinin web sayfasında yer alan mavi bayraklı plajları tercih etmeliyiz. Yaşadığımız şehir olan Mersin bu konuda çok şanslı. Mersin’de birçok mavi bayraklı plaj var. Tatlı sular bizim için riskli sulardır. Havuzlara değinecek olursak düzenli temizliği yapılan, klor ve filtrasyon düzeyi yeterli derecede olan havuzlara girilebilir. Onun dışında doğada durgun sular ve akarsular tehlikelidir. En tehlikelisi durgun sulardır. Buraları hayvanların tercih etmesi kirletir. Buralara girmemiz sağlığımız için çok tehlikelidir. Pek çok bulaşıcı hastalık kaynağı oluşturabilir. Akarsular, hem bulaşıcı hastalık hem de kaza risk açısından yüksek riskli yerlerdir. Önerilen saatlerde, güneş kremi kullanarak güvenli denilebilecek yerlerde serinleyebiliriz.” şeklinde konuştu. (haber merkezi)
|